Bizans Devleti Dönemi'nde Trabzon

Trabzon, M.Ö. I. yüzyıl ortalarında Roma egemenliğine girdi. Roma İmparatorluğu 395 yılında ikiye bölününce, Trabzon Eyaleti, Bizans (Doğu Roma) sınırları içerisinde kaldı. Bizanslılar, egemenlikleri altındaki ülkeye (Romania) ve bu ülkede yaşayan insanların hepsine (Ramaioi) diyorlardı. Ramaioi deyimini Araplar (Rum) olarak değiştirmişler ve Bizanslıların egemenlikleri altındaki yerlere de Bilad ür Rum (Rum illeri) demişlerdi.

Bizans Dönemi’nde, Trabzon, Yeşil ırmağın ağzından Batum’a kadar uzanan bütün Doğu Karadeniz Bölgesi’ni içine alan Pontos Palemoniakos eyaletinin merkezi durumunda idi. Yaklaşık olarak sekiz yüzyıl kadar süren Bizans Dönemi’nde, Trabzon ticari ve dinsel bir merkez olma yönünde devamlı dikkatleri üzerine çekmiştir.

Hz. İsa’dan sonraki üç yüz yıl Hristiyanlığın, Mithra dininin ve Ariusçuluğun çekişmesi içinde geçti. Pagan Roma Mithra dinine eğilim gösterdiyse de ikiye bölünme sonucu Doğu Roma adım adım Hristiyanlığa yöneldi. Şüphesiz ki bunda Anadolu Hristiyan keşişlerinin çok büyük payı vardı. Hristiyanlığın martyr (din şehidi) öykülerinde sık sık Anadolulu adlarla karşılaşılması bir rastlantı değildir. Trabzon’un Hristiyanlaştırılmasında büyük rolü olan ve Mithra putunu kırdığı için ölüm cezasına çarptırılan Aziz Eugenios da Hristiyanlığın din şehitlerindendir.

Bizans Dönemi’nde Trabzon’un imarına büyük önem verilmiştir. Özellikle Justinianus Dönemi’nde birçok dini yapı ve kaleler inşa edilmiştir. Justinianus bölgedeki hakimiyetini Hristiyanlık yoluyla pekiştirmek istediğinden bölgedeki halkların Hristiyanlaştırılması çalışmalarına başlamış ve halklarının çoğunluğu ile yöneticiler Hristiyanlığa sokulmuştu. Trabzon’un doğusuna düşen topraklarda, Lazika olarak adlandırılan Rion Nehri civarında, Abhazya’da ve Gürcistan’da Hristiyanlık 4 yy. dan itibaren yayılmaya başlamıştı.

Trabzon dini alanda esas gelişmesini Bizans İmparatoru Justinianus zamanında yaşamıştır. Lazların, Kafkasya’daki halkların çoğunun Hristiyanlaştırılması sağlanmış ve Trabzon’da birçok kilise ve manastırlar inşa edilmiştir. Bölgede kurulan birçok kilise de İstanbul’daki patrikhaneye bağlanmıştır.

Bölgede bu dönemlerde kurulan ve bir çoğu yerel mezhepleri temsil eden bu eski kiliseler, İran’ın bölgede hakimiyet kazandığı dönemlerde Zerdüşt dinini yerleştirme çalışmaları ve bölge halklarının geleneksel putperestlik dini kurumlarının mücadelesi ile tahrip edilmişti. VI. yy. da Justinianus’un bölge halklarını daha itaatli ve bağımlı hale getirmek için bölgedeki Roma garnizonlarının ve yasal krallarla yapılan bağlaşıklık anlaşmalarının yanı sıra Hristiyanlığı devreye sokması ile bölgede kurulan yeni kiliseler ve piskoposluklar İstanbul’da bulunan patrikliğe bağlanmıştı. Böylece kilise ve İncil’in ve daha sonra devletin dili olan Yunanca, Roma gücüyle yayılmaya başladığı için kiliseler Rum kilisesi ve kilisenin dili olan Yunanca’da yerli dillerden birçok kelime ile zenginleşerek Rumca olarak anılmaya başlanmıştır.