Aziz, Hristiyan geleneğinde kilise tarihinde önemli bir yere sahip olan ermiş kişilerdir. Azizler kültü, Hristiyanlıkta önemli bir yer tutar. Özellikle Hristiyan Kilisesi’nde azizlerin resim ve kabartmalarından oluşan ikonalar dua etmek ve tapınma amacıyla da kullanılır. İkonolara tapınma kabul edilmemekle birlikte Katolisizmde de azizleri tazim etmeye dayalı azizler kültüne yer verilir. Hristiyanlıkta aziz, kutsallığından dolayı Tanrıya yakın olan kişi ve kişinin duasına icabet eden bir figür, bir başka deyimle bir çeşit aracı varlık olarak görülür. Keşiş ise, tek başına yada kendisi gibi olan diğer kişilerle birlikte bir manastırda yaşamayı ilke edinen dindar kişi. Keşişlik, bir yaşama tarzını ve dini kuruluşları ifade eder. Bu kuruluşlara göre, erkekler, kadınlar, taatın, fakirliğin, iffetin çetin kurallarını kabul ederek, kendilerini Allah’a vakfederler. Neticede, ya tarik-i dünya olarak; ya da tam teşkilatlı manastır cemaati içinde kendilerini, murakabeye ve duaya verirler. Keşişlik, Şarkta, Ortodoks Kilisesi içinde çok büyük rol oynamış ve hala da oynamaktadır.
Genellikle keşişlerin uymakla yükümlü oldukları kurallar, fakirlik, bekaret ve keşişlik kurallarına mutlak itaattir. Keşişlikte, asketik yaşantı arasında sıkı bir ilişki söz konusudur. Asketik davranışlar hem keşişin kendi günahları hem de diğer insanların günahları için bir kefaret olarak değerlendirilir.
Bazı manastırların kent içinde kurulu olmasına karşın, keşiş olabilmek için genellikle kent terk edilirdi. Köylerin Hristiyanlaştırılmasında keşiş ve münzevilerin önemli bir payı vardı, çünkü çoğunlukla kent ağırlıklı ilk resmi kilise sistemi bu iş için hazırlıksızdı. Kilisenin belirlediği papazlık bölgelerine bağlı din adamlarının yokluğunda, keşiş din ve ahlak işlerinde öğüt almak için başvurulan kişi konumunda olurdu. Dinsel etkinliği nedeniyle kısa bir süre içinde aziz konumuna yükseltilir ve kendisine mucizevi güçler atfedilirdi. Ölümünden sonra, hatta kimi kez ölümünden önce, kurmuş olduğu manastır bir hac yeri gibi ziyaret edilirdi; mezarında dualar okunurdu; terekesi kutsal emanete dönüşür ve keşişin yaşamı sırasında gerçekleştirdiği mucizeleri öldükten sonra bu eşyaların sürdürmesi, hatta arttırması beklenirdi. VII. yüzyılın başında İskenderiye patriği olan İoannes Eleemon (Merhametli) gibi kimi yüksek din görevlileri aziz olarak kabul edilmişse de, azizlerin büyük çoğunluğu, bir kurumca onaylanmış olsun olmasın, halk arasında dolaşan söylentilerle bu konuma yükselen keşişlerdir.
Sık sık manastırları terk edip gezgin olan keşişler kara giysileriyle hemen tanınırlardı. Bu giyim tarzı azizliğin göstergesi sayılırdı. Bununla birlikte VIII. yüzyıla dek kapalı kurumlar olarak kalan manastırlar pek varlıklı sayılmazlardı. Keşişler ruhani işlerle ilgilenmekten gelir gider işlerine zaman ayırmazlar, tüm giderler bir kutsal emanete yada çok özel bir ikonaya saygı sunmaya gelen inananların eli açıklığıyla karşılanırdı.
Roma Kilisesi bir insana Aziz “Saint” unvanı vermek için komplike bir sistem icat etmiştir. 993’te ilk defa olarak bir insan, Papa tarafından bu unvanı almıştır. Bütün insani kurumlarda olduğu gibi, keşişler müessesesinin de bir gerileme ve ıslahat dönemine varis olduğunu, tarih kabul etmektedir. Bugün ise dünyada, 12000 kadar erkek Benedict’in ve farklı tarikatlara bağlı bir o kadar da kadın Benedictine vardır. Yine 30000 kadar Keşiş ve 20000 de muhtelif tarikatların manastırlara bağlı Rahibenin olduğu tahmin edilmektedir. Fakat bu rakamlara, sayıları oldukça fazla olan ve keşişin murakabe hayatının onlar için önemli olmayan dini cemaatlerin üyeleri, dahil değildir.